KONUŞUYORUZ DİNLEMEDEN
İlk anlamlı kelime olarak anne ya da babayı söyledikten sonra başlar insanın konuşma macerası. Tabi kurduğumuz o ilk cümle sevinçle, mutlulukla karşılanır ‘yaşasın çocuğumuz konuştu’ diye.  Zaman içerisinde ailenin, çevrenin ve eğitim-öğretim kurumlarının da etkisiyle kelime dağarcığı, konuşulacak konular sürekli artar. Konuşmak, iletişim kurmak  için sahip olduğumuz  en güzel  yollardan  birisidir. Bununla beraber yararlı konuşma yapmak  zordur. Biz her konuda konuşmayı seven bir toplumuz.  Konuşacağımız konu hakkında  bilgimiz olsun yada olmasın,  söyleyecek iki kelimemiz sürekli bulunur.  Bazen de o kadar çok söyleriz ki kimseye fırsat vermeden en çok biz konuşalım isteriz. Peki ya anlamak? Karşımızdakini dinlemek?  Bu soruya gerçek anlamda cevap verebilir miyiz? Atalarımız ‘ söz gümüşse sükut altındır’ demişler. Bu sözle dinlemenin konuşmaktan daha önemli olduğunu ifade etmekle birlikte  konuşmayı da tamamen yok saymamışlar.
Konuşmak için , özelikle dinlemeyi bilmek gerekir.  Sadece kendisini dinlemeyi bilen, sadece kendi fikirlerine değer veren , kendi sesine daha çok kulak veren diğer kişilerin varlığına önem vermeyen ve hatta onları kendi kelimelerini  yansıtmak için birer araç olarak kullanan kişi sağlam bir ilişki kuramaz. İnsanlar arasındaki iletişimi sağlıklı bir şekilde kuvvetlendirmenin başlangıcıdır dinlemek. Gerçek anlamda dinleyen kişi  karşısındakini anlıyor.
Peki bu kadar basit olduğu halde birbirimizi  neden dinlemiyoruz?  Evde anne babadan , baba anneden,  çocuk ikisinden şikayetçi. İşyerinde, okulda;  öğretmen, işveren- öğrenciden,çalışandan,  öğrenci-çalışan;  öğretmenden,işvereninden şikayetçi. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir tabi.
Dinlemiyoruz.  Acelemiz mi var?  Sabrımız mı yok? Her şeyi en iyi biz mi biliyoruz?  Belki de dinliyoruz ama anlamıyoruz. Kendi duygu ve düşüncelerimizden o kadar çok kopamıyoruz ki karşı tarafı dinleyemiyoruz.  Karşımızdakiyle  bir konu üzerine konuşurken söyleyeceklerimiz bittikten sonra  kendimizin haklı olduğunu öne çıkarmak için içimizde kurgular kurup  karşımızdakini dinlemeden bir sonraki hamleyi planlıyoruz.

Dinlemeyi bilmiyoruz, insanları dinlemenin önemini anlamış değiliz. Karşımızdakinin de demek istediğini bildiğimizi varsayıyoruz.  Dinlerken söylediklerini  kendi bildiklerimize benzetip  kendi değer yargılarımıza göre şekillendiriyoruz.  Dinlemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Karşımızdakini dikkate aldığımızı göstermeyi sağlar bu.  Birbirimizi dinlemez isek  evlilikte, sevgide, aile, arkadaş ilişkilerinde,  okulda,  iş yaşamında ilişkiler gelişme potansiyelini kaybeder.  İlişki  gelişmeyince ilişki içindeki insanlarda gelişmez.  Unutmamamız  gereken temel mesele ise şu ;  bizden farklı düşünen birini dinlemek ve anlamaya çalışmak onun söylediklerini kabul ediyor olduğumuz anlamına gelmez.

Yorumlar