NEREYE VARACAK BU İŞİN SONU 

‘Hiç kimse, derisinin rengi, kültürel yapısı ya da inançları yüzünden başkasından nefret ederek doğmaz. İnsanların nefreti öğrenmeleri gerekir. Nefret etmeyi öğrenebiliyorlarsa, sevgiyi de öğrenebilirler; çünkü sevgi, insan kalbine diğer hislerden çok daha doğal gelir.’ Demiş Güney Afrika’nın ilk siyahi lideri Nelson Mandela. İnsan hayatında sevgi ne kadar güçlü bir duygu ise, nefret de  kaybetmişlik, kızgınlık ve korkunun karışımı olan çok yoğun ve güçlü bir duygudur. İnsanın kendisini ve başkasını yok etme arzusu sonucu ortaya çıkan güçlü olma duygusudur nefret.  Bu güçlü olma duygusu kolaylıkla bağımlılık kazandırabilir. Ama nefret öyle bir duygudur ki ne içinde hissedene, ne hissedilene bir fayda sağlar.
Bir şekilde hayatımızın bir yerlerinde nefret duygusundan nasipleniyoruz. İlk olarak nefret sözcüğünü  ailemizin içinde duymaya başlarız. Anne-baba kavgalarında ya da ebeveynlerimizin televizyonda, gazetede gördüğü bir haber  hakkında ya da yaşadığımız çevredeki bir olay karşısında kendi doğru tanımlarına uymayan her şeye karşı nefret duygusu geliştirdiklerine tanıklık ederiz. Sokakta duyarız sonra, mahalle maçlarında, oyunlarda, sevilmeyen mahalle çocuklarına karşı edilen küfürlerde duyarız. Biraz büyüyüp okula başladığımızda, daha fazlasını  okulda duyarız. Hocalarımızdan, sınıf arkadaşlarımızdan. Okul bitip üniversiteye gittiğimizde, üniversitelerde de  duyarız nefret söylemini. Üniversiteden mezun olup bir işe başladığımızda, iş yerimizde, dahil olduğumuz sosyal ortamlarda ve çevremizde her daim haşır neşirizdir nefret söylemiyle.
İnsan, nefret söylemini kendisi geliştirir ve  buna orantılı olarak da oluşturduğu nefrete  yaşamının bir yerinde kendisi de  maruz kalıyor.  Herhangi bir konuda  nefret söylemini oluşturan kişi ya da topluluğa göre;  düşünülmesi  gereken, inanılması gereken  sadece  bir algılama hali, düşünce bütünü vardır. Bunların dışında düşünenler ve inananlar lanetlenir ve ötekileştirilir. Oluşturulan nefret zaman zaman şiddete de dönüşür, kavgalar çıkarır, kan döktürür.  
İnsanın hayatının her anında hatırlayacağı birinden nefret etmesi demek, yaşamının sonuna kadar o nefretin  içerisinde hapis kalması demektir. Peki nefret duygusundan nasıl arınacağız? Birisinden ya da bir şeylerden nefret ederken şuna dikkat etmeli insan; ‘Benim bu nefretim karşımdaki insana ya da o nefreti duyduğum şeye zarar vermeme sebep oluyor mu?’ Yani daha kısa bir ifadeyle ‘Nefretlerimi, eyleme döküyor muyum?’  Her nefretinizi eyleme dökmüyorsanız güzel. Ama her nefretinizi, her mecrada kusma peşindeyseniz kötü. Ona teslim olduğunuz anda yoksunuz çünkü. Hepimizin bildiği ama pek de uygulamadığı bir söz vardır;  ‘Nefret ağır bir yüktür.' Diye.  Onun için kendinize bu eziyeti yapmayın. Nefreti değil de sevgiyi yaşamayı tercih edersek hayat bizim için daha güzel olacak.

Yorumlar