NE BU ŞİDDET,  BU CELÂL?
Şiddet… Kendimizi ifade etmekte zorlandığımız ve kusurlarımızla yüzleştirildiğimizde başvurduğumuz tek kurtuluş yolu. İnsanlık tarihinin hemen hemen her döneminde şiddete rastlamak mümkün. İnsanlar kimi zaman  şiddeti en son ihtimal olarak kullanırken, kimi zaman ise ellerine geçen her fırsatta zaman ve mekan dinlemeden olayları çözümlemekte  kullanıyor. Böylece şiddet kimine göre  bir güç gösterisi olurken, kimine göre ise acizliğin göstergesi haline geliyor.
Şiddet ülkemizin de en büyük sorunlarından biri. Şiddetin hiçbir sorunu çözmediğini defalarca tecrübe etmemize rağmen millet olarak ısrarla şiddet dilini kullanıyoruz. Terör, trafik, işsizlik falan çözülebilir sorunlar bunlar ama bakıyorsun insanlara, acayip bir şiddet dili var. Ve bu dil giderek yaygınlaşıyor. Yaşantımızın her anında şiddetle karşılaşmak mümkün.  Okulda, evde, bahçede, sokakta, doğada, ailede, trafikte, filmlerde, dizilerde, bilgisayar oyunlarında ve hatta çizgi filmlerde kısacası insanın olduğu her yerde.  Konuşmak, birbirimizi dinlemek yerine haklı olduğumuzu bağırarak, şiddete başvurarak karşımızdaki insana kabul ettirmeye çalışıyoruz. Tuttuğumuz takım maç kazanamayınca, desteklediğimiz siyasi parti seçimi kazanmadığında, gazete ya da televizyonda istediğimiz gibi yorum veya yazılar yayınlanmadığında,  sevgimize karşılık verilmediğinde şiddete başvurmaktan geri kalmıyoruz.  Hatta öyle ki sevinçlerimizde bile şiddete başvuran bir toplumuz.
Şiddetin önlenememe sebepleri arasında toplum tarafından benimsenen bir değer yargısı olmasıdır. Örneğin, atasözlerimizde yer alan ve halk arasında sıkça dillendirilen "kızını dövmeyen dizini döver", "kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" anlayışında ifadesini bulur. Annesini, kız kardeşini döven erkek çocuğunun çevrede itibar görmesi, bu hareketinin onun ne kadar duyarlı ve hassas biri olduğunun göstergesi sayılması da sosyal sebeplerden birisidir.
Peki şiddet haklı olduğumuz zamanlarda kullanılırsa buna şiddet diyebilir miyiz? Şiddetin iyisi kötü olmaz, hangi doğrultuda kullanılırsa kullanılsın, şiddet şiddettir. Tamam zor durumda kaldınız yolunuzu kestiler ve çantanıza el koydular ve sizde kendinizi korumak amaçlı size saldıranlara saldırdınız ve çantanızı kurtardınız. Bu örnekten yola çıkarsak şiddet iyi bir şey gibi düşünülebilir fakat değildir. Tamam bize saldıranlara karşılık verdik diye haksız duruma düşmedik ama şiddetin iyisinin kötüsünün olmayacağını anlatmak amacı ile bu konuya girdim. Mühim olan şiddetin bu türüne de  sebep olan durumları ortadan kaldırabilmek.

Peki bu şiddet ne zaman son bulacak? Ne zaman birbirimizi dinlemeyi öğreneceğiz? Yoksa geç mi kaldık? Sevginin ve saygının olmadığı yerdeki boşluğu şiddet dolduruyor ve şiddet de şiddeti çoğaltıyor. Ne yazık ki bunu biliyoruz ama şiddete başvurmaktan da geri kalmıyoruz. Şiddetin şiddetle durmayacağı da yaşadığımız tecrübelerden sonra çok iyi  biliyoruz. Etki tepkiyi doğuruyor ve her şey bir kısır döngüye giriyor ki bu zamana kadar yediden yetmişe bütün insanların kendilerine ve birbirlerine yaşattığı acılar bu saçmalık yüzünden ortaya çıkmıştır. Yapılması gerekenler kısmında devlete düşen görev; şiddetin  var olduğu her alanda caydırıcı düzenlemeler getirmesi ve bu düzenlemeleri ayrım gözetmeksizin uygulamasıdır yoksa sadece kanun çıkarmak  şiddeti önlemeye yetmez. Bireysel açıdan ise,  şiddetten uzak bir yaşam sürmek, empati kurmaya çalışmaktır. Bu durumda  sizi birçok kişi anlamayacak olsa da bilinmesi gereken insanın yaşamının anlamının nefret değil  sevgi olduğudur. Unutmayın ki bir çocuk ona nefret etmek öğretilene kadar herkese elini uzatır ve güler.

Yorumlar

Yorum Gönder