NE GEREĞİ VAR
Kibir… Dünyadaki en doğal şey insanın kendisini az ya da çok beğenmesidir, ancak bazen kişi bu beğenisini kendini beğenmekte haklı dahi olsa kontrol altına alamaz. Kendine olan beğenisini diğer etrafındaki insanları hor görme, kendisini onları ezerek üste çıkarma eylemlerine dönüştürür. ‘Ben kibirli biri değilim’ demenin bile içinde kibir olduğunu düşünürsek, hepimizin içinde ama az, ama çok kibir duygusu barınır. Önemli olan ise kibre yelken açmayıp kibir denizinde boğulmamaktır.
Kibir kendiyle barışık olması değildir insanın. Arada ince bir çizgi vardır aşılmaması gereken.  Dost kaybettirir, düşman kazandırır. İnsanın yapmaktan vazgeçemediği aptallıkların belki de en büyüğüdür. Bir dev aynasıdır. Ona bakan kişi onu görmez, ama o her şeyi görür. Sabırlıdır, sessizdir, hazzını paylaşmaz. Sadece içinden güler ve o muhteşem düşüş anını bekler. Fiziksel görünüş, para, başarı.... Bunlar bir anda kibir sahibi yapabilir insanları. Eğer o insanda kişilik oturmamışsa bunlardan birine sahip olduğu an bambaşka bir kişiliğe bürünebilir. Egosu kendini esir alır. Geçici olan şeylerle övünmek, Kibre kapılmak bana çok saçma geliyor. Övünülen şeyler er yada geç  bitecek. Hiçbir şey kalıcı değil yeryüzünde. Kibirli insan aynı zamanda çevresinde onu öven birileri olsun ister. Çünkü doğruları söyleyen insan onun egosunu zedeler, gerçekleri gösterir. Herkesin yanında yöresinde acı da olsa gerçeği söyleyen bir dost olması çok özeldir. 

Kibir çevreyle olan iletişimi sağlıksızlaştırır, gerçek algısını azaltır. Aynı zamanda kişiyi en kolay değersizleştirip yok edebilir.  Sahip olunan güç, takdir edilme gibi durumların yanlış değerlendirilmesi kibre sebep olabilir. İşte kişisel beğeni ve güvenin kibirle karıştırılmaması insani değerlerin korunup hayata insanlık onuruna yaraşır biçimde devam etmek gerektir; bütün mesele de bunu ne ölçüde başarabildiğimizdir.

Yorumlar