İZ BIRAKANLAR
Dost… Kullanması ne kadar da kolay bir kelimedir.
Tek bir hecede çıkar ağızdan. Dost… dostum... dostluklar… İnsanın her zaman
yanında huzur hissedeceği, bir şeyler paylaşabileceği, aile kadar yakın hatta
bazen daha yakın olan, kötü günde iyi günde birlikte olduğun her şeyini
anlatabildiğin gizli saklın olmayan kısacası her şeyin olan kişi veya kişiler.
Dostlarımız, hayatımıza seçerek alabildiğimiz
insanlardır. Onların dışında kalanları seçme şansımız olmuyor. Ailemizi,
akrabalarımızı seçemiyoruz, doğuştan ve kan bağı ile onlar hayatımıza
giriveriyor.. Ama dostlar, gerçek dostlar bambaşkadır. Bize hayatı öğreten,
Bizim hayatı öğrettiğimiz insanlardır. Yaşadığımız yıllar boyunca karşılaştığımız
ve beraber paylaştığımız olaylar neticesinde giriveriyorlar hayatımıza. Bulması çok zordur. Ama bulduğunuzda da hep sizinle birliktedirler. Yaşam
içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı pek sık görüşemezseniz bile var olduklarını, daima
sizin yanınızda olduklarını bir şekilde hissettirirler.
Ne yazık ki günümüzde ahlaki çözülme, çıkar/güç ilişkileri gibi nedenlerden dolayı dost
görünümlü iki yüzlü insanları hayatın her alanında görmekteyiz. Peki gerçek dost nedir? Nasıl olmalıdır? Dostluğun
ne demek olduğuna-nasıl olması gerektiğine dair örnek gösterilecek bilindik
hikayelerden biridir; ‘Şehirin birinde bir oğul, babasının yanına gitmiş;’ Ben senden kaç yaş küçüğüm ama 40
tane dostum var.Sen bu yaşta topu topu 3 kişiye dostum diyorsun’ demiş. Baba
gülmüş ve ‘Gerçek dost olduklarından emin misin’ diye sormuş.’Eminim’ demiş
çocuk. Babası da ‘O zaman bir
deneyelim.Kümese git bir çuvala sığabilecek kadar tavuk kes.Onları çuvala
doldur ve dost bildiğin insanların kapısını çal.Bir cinayet işlediğini ve
çuvalı en kısa zamanda gömmen gerektiğini söyle’ demiş. Çocuk babasının
dediklerini aynen yapmış. Teker teker dostum dediği insanların kapısını çalmış
ancak tüm kapılar yüzüne teker teker kapanmış. Hiçbirisi çuvalın ucundan tutmaya
yeltenmemiş. Bunun üzerine çocuk şaşkın ve üzgün babasının yanına gitmiş.Baba
bu sefer de kendi dostlarından birisini söyleyerek oğluna demiş ki;
‘Git,kapısını çal.'Benim selamımı söyle ve çuvalın içinde ceset olduğunu ve
gömmek zorunda olduğunu anlat’ demiş. Çocuk babasının dostuna gitmiş. Aynen babasının
dediklerini tekrarlamış. Adam hemen çocuğun elinden tutmuş uygun bir yerde bir
çukur kazmışlar ve çuvalı gömmüşler.Bir hafta sonra baba çocuğu yanına çağırmış
ve demiş ki ‘Tekrar gideceksin aynı adama.Kapısını çalacaksın ve açar açmaz bir
tokat atacaksın.’Çocuk gitmiş,çalmış kapıyı ve kapı açılır açılmaz okkalı bir
tokat yapıştırmış adamın yüzüne.Adam ‘Babana benden selam söyle.De ki,biz bir
tokatta vazgeçecek dostlardan değiliz.’ Demiş ve çocuğu göndermiş.
Hayatta çok acı olaylar yaşamış da olsa insan, eğer
düşmek üzereyken elinden tutabilecek bir dostu varsa her şeyin üstesinden
gelebilir. Sadece sıkıntılı durumlarda değil, mutlu olduğunda da seninle mutlu
olabilen, senden daha çok heyecan duyabilendir dost. İnsan hayatına her an,
belki de her dakika farklı insanlar giriyor. Fakat geçmişe dönüp baktığımızda
sadece iz bırakanları unutamıyoruz. Eğer sen beraber bir şeyler paylaşmaktan
zevk aldığın ve yanında susarken bile sıkılmadığın bir dosta sahipsen, dünyanın
en zengin insanı sayılırsın. Çünkü mutluluk, paylaşılacak özel anları
paylaşabildiğin insanlarla beraber olunduğunda haz verir insana.
Yorumlar
Yorum Gönder