TEK YOL ŞİDDET Mİ?
Parkta bebek cesedi bulundu… Sokakta yürüyen kadını
taciz etti… Restoranda hesap kavgası… Uzun namlulu silah ile korku dolu anlar
yaşattı… Ata tecavüz iddiası… Otobüste sevgilisi başını omzuna koydu diye yumruk yedi… Devlet
sanatçısı oğlu tarafından öldürüldü… ve daha niceleri.
Neden mi bahsediyorum? Ülkemizde geçtiğimiz hafta sonu yaşanan şiddet ve taciz olaylarının haber başlıklarını yazdım.
Aile içi şiddetten tutun da, kadına,
çocuğa, hayvana uygulanan şiddete ve tacize rastlamak mümkün bu olaylarda. Tabi
bunlar sadece yazabildiklerim kayıtlara geçen
vakaların bir kısmı yani. Bir de resmi kayıtlara geçmeyen olaylar var.
Toplum olarak ne hale geldiğimizi görebiliyor muyuz
acaba? Konuşmak ve birbirimizi dinlemek yerine, haklı olduğumuzu bağırarak,
şiddete başvurarak karşımızdaki insana kabul ettirmeye çalışıyoruz. Kin, nefret, kısasa kısas, sevgisizlik,
bencillik, tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, ırkçılık, din, ideoloji derken insani
değerlerimizi yitiriyoruz. Bizi biz yapan değerleri, o hep övündüğümüz değerleri yani. Şiddetin bu
denli artmasında aile ve toplum içerisindeki (eğitim kurumları önemli bir nokta
burada) eksik yetiştirilmeyi, medyadaki özendiren programları, toplumun
ekonomik, kültürel ve sosyal yapısındaki bozulmaları, kimi sapkın inanç ve
yaklaşımları da göz ardı etmemek gerekiyor. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte
modernleşiyoruz, gelişiyoruz, üretiyoruz, büyüyoruz derken bir arpa boyu yol
almayı bırakın daha da geriye gittiğimizi düşünüyorum.
Şiddet sadece bizim toplumumuza özgü bir davranış
mı? Elbette ki hayır. Tüm dünyada yaygın durumda; bize özgü bir durum değil
yani. Yaşanan şiddet ve
taciz olaylarının bitirilmesi ise en büyük temennimiz. Bu durumu önlemek için gereken adımları atmalı. Bu adımları
atarken öncelikli olan bir konu var. O da şiddet mağduru olmuş bireylerin
normal bir şekilde hayatlarını sürdürmesi
için gerekli yasal ve toplumsal destekleri almalarının sağlanması. Mücadele konusunda ise başta Devlet olmak üzere herkese sorumluluk düşüyor. Bu konuda çok
yönlü çalışmalar yapılmalı, mevcut çalışmalar da daha yaygın ve etkin biçimde
sürdürülmelidir. Örneğin, toplumsal ve bireysel eğitimler verilerek şiddetin ne
olduğunun anlatılması, yanlış toplumsal anlayışların düzeltilmesi, danışmanlık
hizmetlerinin sağlanması ve yaygınlaştırılması, şiddete yatkın bireylerin psikiyatrik tedavilerinin
yapılması, toplumsal örgütlerin aktif çalışması, şiddet uygulayana verilecek
cezaların caydırıcı niteliğe kavuşması, medyada şiddeti özendiren yayınların
engellenmesi gibi adımlarla büyük ölçüde bu sorunun önüne geçilebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder