‘İZMİR BENİM İÇİN HEP BAHAR, HEP GENÇLİK, HEP HUZUR, HEP UMUT DEMEK’


Avrupa Yakası’ndaki ‘Zeynep Hacer’ ve Geniş Aile dizisindeki ‘Nazan’ rolleriyle kendine has bir izleyici kitlesi oluşturan Bihter Özdemir Dinçel; yeni kitabı, ‘Keşke Unutsam’ı, Mucize Doktor’daki Selvi Hemşire rolünü ve uzun yıllar yaşadığı İzmir sevgisini anlattı.

Yazıyorsunuz, oynuyorsunuz, yönetiyorsunuz, enstrüman çalıyorsunuz, ve sesiniz de güzel. Bu bağlamda Bihter Dinçel Özdemir kimdir? Başka neler yapmak ister?

Heves ettiğim her şeyi deneyimlemek isterim aslında. Kabiliyetim varsa ve azmetmekte tutarlıysam devamı geliyor, yoksa deneyim olarak kalıyor. Yazarlık ve oyunculuk benim işim, diğerleri de hayatımın renkleri. Heves ettiğimiz her şeyi iş edinemeyiz. Ben merak ettiğim her şeyin içine girmeyi seviyorum. Bundan sonrasında başka neye ilgi duyarım, inanın şimdiden ben de kestiremiyorum.


Bir röportajınızda Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ı görüp yanlarına gittiğinizi üniversitede yazdığınız oyunları okuttuğunuzu, Yılmaz Erdoğan’ın ‘Gel birlikte çalışalım’ dediğini ve bunun da hayatınız da bunun bir dönüm noktası olduğunu söylemişsiniz. Fark edilmek için yeteneğin yanı sıra ne gerekiyor?

Aslında o mesele o kadar basit değil. Öyle aktarılmış zamanında fakat bahsi edilen oldukça uzun bir süreç. Yolda görüp de yanlarına gitmedim. Lise ikinci sınıfı bitirdiğim yaz başladı tanışıklığımız. Ben çok çalıştım. Oturduğunuz yerde istediğiniz kadar yetenekli olun, kimse bunu fark edemez. Dış görünüşünüzün güzelliği durduğunuz yerden de fark edilebilir belki ama üretim, yaratım, cesaretle birleştiğinde parlamaya başlıyor.


Küsurat Yayınları tarafından yayınlanan son kitabınız ‘Keşke Unutsam’ oldukça ilgi görüyor. Siz en çok neyi ya da neleri unutmak istersiniz? Gerçekten unutuluyor mu?

Ben kitapta kimsenin unutmaması gereken şeylerin merkezinde döneniyorum aslında. Keşke daha çok hatırlasak dediğim çok şey var ama keşke unutsam dediğim hiçbir şey yok.


Oyuncu olmak mı zor? Yazar olmak mı?

İkisi için de kolay ya da zor diyemem. İkisinden de çok keyif alıyorum. Zorlukları var elbette ama o zorlukları aşmaya çabalamak da öğrenciliğin sonsuza kadar devam edeceği gerçeği ile ilintili. Kamera önü oyunculuğu ve sahne oyunculuğu arasında da iyi-kötü ayrım yapamam. İkisinden de vazgeçemem. İkisinin arasında ölçek farkı var. Zaman kontrolleri ve hissettirdikleri farklı duygular var. İkisinin de verdiği haz bambaşka.


Sağlık ile ilgili bir dizide ‘Mucize Doktor’da Başhemşire Selvi rolüne hayat veriyorsunuz. Bu rol için ek bir çalışmanız oldu mu?

Ufak tefek araştırmalar yaptım. Yönetmenlerimizle yola çıktık sonrasında. Yolda yoğurarak şekil verdik. Çok baskın bir rol olmadığı için, bu kadarı da yeterli oldu.


Sağlık sektörü çalışanları koronavirüs sürecinde çok zor dönemden geçiyor. Bizleri yaşatmak için her şeyden uzak kalıyorlar. Bu uğurda maalesef canlarını da kaybediyorlar. Rolünüzden hareketle bir sağlıkçı olarak insanlara mesajınız ne olur?

İnsanlığımdan hareketle söylüyorum ki, sağlık çalışanlarının emekleri, hakları ödenemez. Daha kutsal bir iş olamaz. Onları kollamak için bize çok iş düşüyor. Keşke herkes farkında olsa bunun.


İzmir’de okudunuz ve uzunca bir süre de bu şehirde yaşadınız. İzmir sizin için ne ifade ediyor?

İzmir benim için hep bahar, hep gençlik, hep huzur, hep umut demek. Başka bir iş yapıyor olsaydım asla oradan ayrılmazdım. Son günlerde yaşananlardan ötürü ise, herkes gibi ben de çok ama çok üzgünüm. Cânım İzmirim…


Genç yaşınıza rağmen uzun yıllardır sahnede ve ekran karşısındasınız. Keşke bitmeseydi dediğiniz dizi hangisi ve siz de iz bırakan karakter hangisi? Hayranlarınızın aklında en çok yer eden hangisi diye de ilave edeyim :)

Çok uzun soluklu işlerim oldu ama hepsinin tadı damağımda kaldı. Bence hepsi doğru zamanlarda bitti diye düşünüyorum. En çok Avrupa Yakası (İlk işimdi) ve Geniş Aile hatırlanıyor.


Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?

Herkesin, en kötü ayda bir kitap okuması için, o değnekle kafalarına kafalarına vurmak isterdim.

(SERKAN SELİNGİL) 

Yorumlar