İrem Yaşar: ‘Özlediğimiz tüm 

duyguların aktarıcısı biziz’


Kendisini sevgi insanı olarak tanımlayan Mimar/Yazar İrem Yaşar, ‘Eksik Bir Şey mi Var? ile yeniden okuyucuyla buluştu. Kendisiyle;  yeni kitabını, günümüzdeki/geçmişteki insan ilişkilerini ve sosyal medyayı konuştuk. Keyifli okumalar...


Her Şey Eksik Her Şey Tamam ile başlayan yolculuğunuz Eksik Bir Şey mi Var? adlı yeni kitabınızla devam ediyor, bol şanslı olsun. Nasıl ortaya çıktı yeni kitabın fikri?

Her Şey Eksik Her Şey Tamam'da anlattığım Nazenin Sokak, okurlarım tarafından öyle çok, öyle içten sevildi ki… Gelen güzel yorumların ardından hikâyelerin orada noktalanmaması gerektiğini düşündüm. "Nazenin Sokak'tan hiç ayrılmak istemedim" , "Keşke o sokağın bir sakini de ben olabilseydim" benzeri kıymetli cümleleri okumak beni bir devam kitabı yazmam konusunda ikna etti. Neticede birçok şeyin yeterince zor ve karmaşık olduğu zamanlar yaşıyoruz. Bence gerçek sevgi ile mayalanmış hikâyeler okumak hepimize iyi hissettiriyor.


Mahalle kültürü, komşuluk ilişkileri yine başrolde. Özlediğimiz bu duyguları sizin karakterlerinizle yeniden yaşıyoruz, sizce bu duygular sadece romanlarda mı kaldı?

Özlediğimiz tüm duyguların aktarıcısı biziz aslında. İçimizde bir yerlerde her aklımıza geldiğinde huzurla dolmamızı sağlayan mahalle kültürü izleri var. Kalbimizin bir köşesinde, kapısını çaldığımız komşu teyzenin sıcacık tebessümü duruyor hâlâ. Yani sadece romanlarda kalmadı, biz bu duyguları seneler boyunca sarıp saklamışız, memnuniyetle taşıyoruz. Eğer gerçekten istersek yeniden ortaya çıkartmamız mümkün.


Her Şey Eksik Her Şey Tamam adlı romanınızda anlattığınız karakterleriniz çok sevildi, sosyal medyada çok konuşuldu. Sizce bu kadar sevilmelerinin nedeni neydi?

Aslına bakarsanız Her Şey Eksik Her Şey Tamam'da sıradışı özelliklere sahip, ütopik karakterler yok. Yazdığım tüm karakterler içimizden… Mesela ben eminim ki herkes hayatında en az bir tane Azize tanımıştır. Her ailede bir Cemil Bey mutlaka vardır. İnsanlar, Esra ve Ömer'in sınavıyla sınanan bir çifte muhakkak denk gelmiş, onların hüznüyle hüzünlenmişlerdir. Karakterlerin bu kadar çok sevilmesi bence bu yüzden. Kendilerine yakın hissettiklerinden…


Eksik Bir Şey mi Var? adlı yeni romanınızda okurlarınızı neler bekliyor?

Yarım kaldığını düşündükleri şeylerin güzel bir biçimde tamamlandığını, zaman zaman zorluklarla mücadele etmek gerekse de her yeni günün umut dolu bir başlangıç taşıdığını okuyacaklar. Şuna tüm kalbimle inanıyorum; bu kitap, okurlarıma şifâ olacak.


Kitabınızı devam romanlarından ayıran bir özellik var, Her Şey Eksik Her Şey Tamam’ın ikinci cildi olarak da okunabilirken, ilk kitabı okumadan başlı başına bir roman olarak da okunabiliyor. Bu bilinçli bir seçim miydi?

Evet. Hem peş peşe hem de ayrı ayrı okunabilmesini arzu ettim. Her iki kitaptan da farklı lezzetler alabilmek mümkün olsun diye...


Yarattığınız Nazenin Sokak’ta her kapıyı çalmak, ihtiyaç olduğunda yardım istemek öylesine olağan ki… Sizin motivasyonunuz neydi bu temaları ön plana çıkarırken?

Samimiyet ve muhabbet dolu ilişkiler kurduğumuzda dünyanın daha yaşanabilir bir yer hâline geldiğini düşünüyorum. Birinin kapısını çekinmeden çalabilmek, en zor anlarda ona el uzatabilmek ya da bize uzattığı eli kuşkusuzca tutabilmek tüm hazinelerden daha değerli benim için. Bu düşüncemin kilometrelerce öteye yayılması, insanların yüreğine dokunması fikri en büyük motivasyonum oldu.


“Hem insan bir şeyin sadece iyi yönlerini sevmez ki... Olumsuzluklarını da sever. Zorluklarını da sever. Kusurlarını da sever. Zaten kusurların ta kendisidir o sevgiyi güçlendiren şey.” diyorsunuz yeni kitabınızda, sevgiyi nasıl tanımlarsınız?

Bugüne dek sayısız yazar, şair, sanatçı halk ozanı birbirinden güzel sözlerle tanımlamış sevgiyi. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumda sevgiye bir tanım biçebilmek zor geliyor. Sanki ne söylersem söyleyeyim yetmeyecek, hiçbir kelimem bu eşsiz duyguya layık olmayacakmış gibi geliyor. Fakat yine de şunları ekleyebilirim: Birini çok uzun bir süre kalbinde taşımaya niyetlenmek ve onun sana bir saniye bile yük olarak gelmemesi… Bir sevgiliye, bir anneye, bir evlada, bir kediye, bir çiçeğe… Fark etmez. Sevgi; koşulsuz bir bağlanma şekli. Onun orada durmasının, onun bu hayatta var olmasının bile bir hediye olarak kabul edilmesi…


Profesyonel yaşamınızda mimarlık mesleğini icra ediyorsunuz. Bir haliyle hikaye kurmakla benzer bir inşa süreci var. Sizce de iki uğraşınızın benzerlikleri var mı?

Mimarlık sayesinde olaylara bambaşka açılardan bakabilmeyi, bir tasarımı başlangıç aşamasından bitişine kadar sistemli bir şekilde, adım adım ilerletebilmeyi, hayal gücümüz vesilesiyle insanları memnun edecek eserler ortaya koyabilmeyi, bazen kimsenin görmediği bir noktayı görebilmeyi, detayları fark edebilmeyi öğreniyoruz. Yazarlık bu anlamda mimarlık ile örtüşüyor. Bir bina tasarlamak ile bir kitap yazmak birbirine çok benzeyen basamakları çıkmakla mümkün oluyor. 


Sosyal medyada içerikler üretmeye devam ediyorsunuz. Sosyal medya içerik üreticiliği artık bir haliyle tartışmalı bir titr, sürekli link paylaşma ve ürün önerme üzerine farklı fikirler var. Siz nasıl bakıyorsunuz?

Yaklaşık yedi sene evvel bir sosyal medya hesabı açıp bu yola çıkarken kendime bir söz verdim. Tek amacım insanların hayatına dokunmak olmalı, dedim. Fayda sağlayabilmeyi, okurlarımla hemhâl olabilmeyi amaç edindim. Gerçek mânâda emek harcamadan bir kazanç sağlamak, benim etik kurallarımla örtüşmeyen bir şey. Bu yüzden ürün tanıtımı, link paylaşımı, reklam gibi konulardan uzak duruyorum. 


Okurlarınıza neler söylemek istersiniz?

Onları çok sevdiğimi ve hayatımda oldukları için kendimi çok nasipli hissettiğimi bilmelerini istiyorum. Eksik Bir Şey Mi Var? ı “Kalp komşularım” dediğim okurlarıma ithaf etmek istedim çünkü yazarlık yolculuğumda bana her an güç ve moral oldular. İyi ki varlar. Dilerim yeni kitabım sarmak istedikleri bütün yaraları bir bir sarar. Dilerim kaleme aldığım daha nice kitaplar birer köprüye dönüşür ve gönüllerimizi birbirine bağlar. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar