Müzikle tanışmanız piyanoyla başlamış, tutkunuz haline gelen davulla da devam ediyor. İki müzik enstrümanı arasında en belirgin fark nedir sizce?

İkisi de hem çok farklı dünyalar hem de aynı dünyalar. Duygular hisler bir ama aktarılış araçları farklı. Piyano çok daha romantik davul daha ilkel doğamızı rahat açığa çıkarmamızı sağlıyor ama ortak paydaları tamamen hisler, o ya da bu daha iyi diyemeyiz. İkisiyle de hala kendimi ifade etmekten mutluluk duyuyorum. Bir dil bir lisan hesabı, iki enstrüman artı iki lisan ediyor.


Müzik sektöründeki cinsiyet ayrımcılığına ve ön yargılara, maruz kalan bir müzisyen olarak bunları aşmak adına ‘Bizler kadın davulcu değiliz. Bizler davulcuyuz, bizler müzisyeniz’ diye bir video hazırlayıp sosyal medya hesaplarınızdan müzikseverlerin paylaşmalarını da istemişsiniz. Bu çağrınızın geri dönüşümü nasıl oldu? Bu konuda bu röportaj aracılığıyla eklemek isteyeceğiniz başka bir şey var mı?

Çok güzel bir noktaya değindiniz. O çağrıya cevaplar ikiye ayrıldı. Bir bu eşitsizliğin varlığını kabul etmeyen ve reddedenler, iki bu farkındalığı görüp bu düzeni değiştirmek için çaba sarf edenler. Aslında sahnelerdeki kadın nüfusuna baktığımızda her şey çok net gözle görülür bir şekildeydi, böyle çağrı ve mesajlara dahi gerek yoktu ama harekete geçmek için kolektif farkındalık ve niş konulara parmak basmak da gerekebiliyor naçizane. Ne mutlu ki ondan bir süre sonra hep hayalini kurduğum Hit Like A Girl belgesel filmimizi çektik Az Celtic Films ve Özlem Tekin’in desteğiyle, topluluğumuza yüzlerce yetenekli kadın katıldı, daha büyük kitlelere ilham olduk ve olmaya devam edeceğiz!


Maviye ve kedilere olan tutkunuz ve sevginiz karakteristik bir özelliğiniz haline gelmiş. Bu sevginin temelinden bahseder misiniz?

Mavi liseden beri hayatımda, herhalde 11-12 yıldır maviyim. Kedimle de geçmişimiz benzer, ikisi de benim ben olma sürecimde bana eşlik ettikleri için çok mutluyum. Mavi özgürleşip Leyan’ı keşfederken hep enstrümanımdı, özüme döndükçe maviler fışkırdı. Kedi deyince bile garip geliyor, kedim; Sükü, hayatımın en güzel detayı, beraber büyüyoruz evrendeki en şanslı insanım beni kendine benzettiği için!


HLAG  (Hit Like A Girl)  2011 yılından beri düzenlenen ve sadece davul çalan kadınların katılımına açık uluslararası bir organizasyon ve siz bu organizasyonun Türkiye ayağını yürütüyorsunuz. Bu sizin için nasıl bir duygu diye sorayım ve ekleyeyim sizin gibi yetenekli baterist/davulcular müzik dünyasına adım atıyor mu?

Benim için her aşaması çok heyecan verici ve kendimi gönülden bağlı hissettiğim bir topluluk Hit Like A Girl. Bu konuda son dört yıldır hep birlikte farkındalık yarattığımızı ve alan açtığımıza inanıyorum, değişimleri görüyorum ve çok mutlu oluyorum. Hit Like A Girl Türkiye ile beraber yüzlerce kadından oluşan bir aile olduk ve birbirimize ilham ve cesaret olarak artık bu mücadelemizde yalnız olmadığımızı farkettik, farkettirdik. Amacımız kadın davulcu yerine davulcu denen günleri görmek ve bence o günler artık hiç uzak değil! Farkındalık yaratmak, ilham cesaret güç olmak adına yıllardır çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik, hem kendi aramızda sıkı irtibatta olduk hem de bireysel olarak Türkiye’de bir çok farklı şehirde gerçekleştirdiğim söyleşi ve etkinliklerle bunu daha çok yaymaya topluluğumuzu hep büyütmeye daha çok kadının hayatına dokunmaya çalıştım. Ve başardık! Elbette, ülkemizde sandığınızdan çok daha fazla isim var ve her başarılı haberlerini görünce gurur duyuyorum, ‘işte bu!’ diyorum. Çünkü biz birlikte daha güzel, daha güçlüyüz.


Leyan Senay kendini en iyi nasıl ifade eder? Nelerden hoşlanır? Nelerden uzak durmayı tercih eder?

Ben özgür mavi bir ruhum, içindeki ses nereye götürürse oraya giden…Doğa ve sanatın dalları enstrümanlarım, varoluş sebebim. Üretmek ve tek başınalık en keyif aldığım şey. Yapay şeyleri sevmem, her ne olacaksa gerçek ve samimi olmalı. Analog bir yapıdayım hala 90’ların çocuğunu her gün yaşıyorum, ha bir de sakinliği severim içimdeki huzuru keşfetmeyi, kalabalık ve gürültü çok yorucu gelir hep.


Müzikal kariyer hedefiniz ne?  

Hedefim bu yıl başladığım kendi üretimlerimi sürdürmek, daha çok şarkı albüm yapmak, yüzlerce sahne alıp davulumu çalarak farklı şehirleri ülkeleri dünyayı keşfetmek!


Siz kimleri dinlersiniz, okursunuz? Örnek aldığınız bir müzisyen var mı?

İngiliz edebiyatı mezunu olarak ömrüm farklı alanlarda eserler okuyarak geçti. Son zamanlarda daha çok kendimi daha iyi anlayıp ona daha iyi arkadaşlık edebilmek için okuyorum. Mesela Eckhart Tolle bu dönem bana çok iyi geliyor. Ama bir kitap önereceksem yıllardır hiç değişmez ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar!’ Sergi gezmeyi ve sanatın dallarından beslenmeyi de çok severim. Müzik deyince çok derya deniz hangisinden başlasam bilemedim, Epica gibi ergenliğimden beri yanımda hissettiğim grupları da dinliyorum Bjork de Anika Nilles de. Örnek aldığım tek bir müzisyen yok ama eserlerinden beslendiğim onlarca güzel isim var!


Sizinle röportaj hazırlığı yaparken ilk Single çalışmanızın hazırlığı içindeydiniz. "Bluetiful" isimli parçanız müzikseverlerle buluştu. Nasıl geri dönüşler aldınız?

Gelen tepkiler hayal ettiğimden de güzel oldu! İlk vokal tecrübeme, klibimize, yazdığım davullara… İnsan kendi ürettiği bir şeyin karşılığında bu güzel tepkileri alınca başka seviniyormuş onu anladım. Zaten sonra da dünyaca ünlü Metal Hammer dergisine çıktı şarkım ve orada haftanın şarkısı seçilince bu bana ileride yapacaklarıma dair çok güzel bir güç ve destek oldu manevi anlamda. İlk olmasına rağmen çok çok güzel bir başlangıç oldu, her şey daha yeni başlıyor!


Yeni projelerinizden bahseder misiniz? Ufukta konser, klip çalışmalarınız olacak mı?

Projeden bol şey yok ki! İkinci şarkım çok kısa bir süre sonra yayımlanacak, sonrasında konser ve etkinlik alanında da büyük sürprizler bekliyor :)


Son olarak, röportajlarımdaki klasik sorumdur, size de sormak isterim. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapardınız?

Şu anki deneyim ve benliğimle 5 yaşındaki Leyan’ın yanına giderdim. Ona dönüşmek istemezdim, sadece ufak bir ziyaret diyelim. :)


Müzikle tanışmanız piyanoyla başlamış, tutkunuz haline gelen davulla da devam ediyor. İki müzik enstrümanı arasında en belirgin fark nedir sizce?

İkisi de hem çok farklı dünyalar hem de aynı dünyalar. Duygular hisler bir ama aktarılış araçları farklı. Piyano çok daha romantik davul daha ilkel doğamızı rahat açığa çıkarmamızı sağlıyor ama ortak paydaları tamamen hisler, o ya da bu daha iyi diyemeyiz. İkisiyle de hala kendimi ifade etmekten mutluluk duyuyorum. Bir dil bir lisan hesabı, iki enstrüman artı iki lisan ediyor.


Müzik sektöründeki cinsiyet ayrımcılığına ve ön yargılara, maruz kalan bir müzisyen olarak bunları aşmak adına ‘Bizler kadın davulcu değiliz. Bizler davulcuyuz, bizler müzisyeniz’ diye bir video hazırlayıp sosyal medya hesaplarınızdan müzikseverlerin paylaşmalarını da istemişsiniz. Bu çağrınızın geri dönüşümü nasıl oldu? Bu konuda bu röportaj aracılığıyla eklemek isteyeceğiniz başka bir şey var mı?

Çok güzel bir noktaya değindiniz. O çağrıya cevaplar ikiye ayrıldı. Bir bu eşitsizliğin varlığını kabul etmeyen ve reddedenler, iki bu farkındalığı görüp bu düzeni değiştirmek için çaba sarf edenler. Aslında sahnelerdeki kadın nüfusuna baktığımızda her şey çok net gözle görülür bir şekildeydi, böyle çağrı ve mesajlara dahi gerek yoktu ama harekete geçmek için kolektif farkındalık ve niş konulara parmak basmak da gerekebiliyor naçizane. Ne mutlu ki ondan bir süre sonra hep hayalini kurduğum Hit Like A Girl belgesel filmimizi çektik Az Celtic Films ve Özlem Tekin’in desteğiyle, topluluğumuza yüzlerce yetenekli kadın katıldı, daha büyük kitlelere ilham olduk ve olmaya devam edeceğiz!

Maviye ve kedilere olan tutkunuz ve sevginiz karakteristik bir özelliğiniz haline gelmiş. Bu sevginin temelinden bahseder misiniz?

Mavi liseden beri hayatımda, herhalde 11-12 yıldır maviyim. Kedimle de geçmişimiz benzer, ikisi de benim ben olma sürecimde bana eşlik ettikleri için çok mutluyum. Mavi özgürleşip Leyan’ı keşfederken hep enstrümanımdı, özüme döndükçe maviler fışkırdı. Kedi deyince bile garip geliyor, kedim; Sükü, hayatımın en güzel detayı, beraber büyüyoruz evrendeki en şanslı insanım beni kendine benzettiği için!

HLAG  (Hit Like A Girl)  2011 yılından beri düzenlenen ve sadece davul çalan kadınların katılımına açık uluslararası bir organizasyon ve siz bu organizasyonun Türkiye ayağını yürütüyorsunuz. Bu sizin için nasıl bir duygu diye sorayım ve ekleyeyim sizin gibi yetenekli baterist/davulcular müzik dünyasına adım atıyor mu?

Benim için her aşaması çok heyecan verici ve kendimi gönülden bağlı hissettiğim bir topluluk Hit Like A Girl. Bu konuda son dört yıldır hep birlikte farkındalık yarattığımızı ve alan açtığımıza inanıyorum, değişimleri görüyorum ve çok mutlu oluyorum. Hit Like A Girl Türkiye ile beraber yüzlerce kadından oluşan bir aile olduk ve birbirimize ilham ve cesaret olarak artık bu mücadelemizde yalnız olmadığımızı farkettik, farkettirdik. Amacımız kadın davulcu yerine davulcu denen günleri görmek ve bence o günler artık hiç uzak değil! Farkındalık yaratmak, ilham cesaret güç olmak adına yıllardır çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik, hem kendi aramızda sıkı irtibatta olduk hem de bireysel olarak Türkiye’de bir çok farklı şehirde gerçekleştirdiğim söyleşi ve etkinliklerle bunu daha çok yaymaya topluluğumuzu hep büyütmeye daha çok kadının hayatına dokunmaya çalıştım. Ve başardık! Elbette, ülkemizde sandığınızdan çok daha fazla isim var ve her başarılı haberlerini görünce gurur duyuyorum, ‘işte bu!’ diyorum. Çünkü biz birlikte daha güzel, daha güçlüyüz.


Leyan Senay kendini en iyi nasıl ifade eder? Nelerden hoşlanır? Nelerden uzak durmayı tercih eder?

Ben özgür mavi bir ruhum, içindeki ses nereye götürürse oraya giden…Doğa ve sanatın dalları enstrümanlarım, varoluş sebebim. Üretmek ve tek başınalık en keyif aldığım şey. Yapay şeyleri sevmem, her ne olacaksa gerçek ve samimi olmalı. Analog bir yapıdayım hala 90’ların çocuğunu her gün yaşıyorum, ha bir de sakinliği severim içimdeki huzuru keşfetmeyi, kalabalık ve gürültü çok yorucu gelir hep.

Müzikal kariyer hedefiniz ne?  

Hedefim bu yıl başladığım kendi üretimlerimi sürdürmek, daha çok şarkı albüm yapmak, yüzlerce sahne alıp davulumu çalarak farklı şehirleri ülkeleri dünyayı keşfetmek!

Siz kimleri dinlersiniz, okursunuz? Örnek aldığınız bir müzisyen var mı?

İngiliz edebiyatı mezunu olarak ömrüm farklı alanlarda eserler okuyarak geçti. Son zamanlarda daha çok kendimi daha iyi anlayıp ona daha iyi arkadaşlık edebilmek için okuyorum. Mesela Eckhart Tolle bu dönem bana çok iyi geliyor. Ama bir kitap önereceksem yıllardır hiç değişmez ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar!’ Sergi gezmeyi ve sanatın dallarından beslenmeyi de çok severim. Müzik deyince çok derya deniz hangisinden başlasam bilemedim, Epica gibi ergenliğimden beri yanımda hissettiğim grupları da dinliyorum Bjork de Anika Nilles de. Örnek aldığım tek bir müzisyen yok ama eserlerinden beslendiğim onlarca güzel isim var!

Sizinle röportaj hazırlığı yaparken ilk Single çalışmanızın hazırlığı içindeydiniz. "Bluetiful" isimli parçanız müzikseverlerle buluştu. Nasıl geri dönüşler aldınız?

Gelen tepkiler hayal ettiğimden de güzel oldu! İlk vokal tecrübeme, klibimize, yazdığım davullara… İnsan kendi ürettiği bir şeyin karşılığında bu güzel tepkileri alınca başka seviniyormuş onu anladım. Zaten sonra da dünyaca ünlü Metal Hammer dergisine çıktı şarkım ve orada haftanın şarkısı seçilince bu bana ileride yapacaklarıma dair çok güzel bir güç ve destek oldu manevi anlamda. İlk olmasına rağmen çok çok güzel bir başlangıç oldu, her şey daha yeni başlıyor!


Yeni projelerinizden bahseder misiniz? Ufukta konser, klip çalışmalarınız olacak mı?

Projeden bol şey yok ki! İkinci şarkım çok kısa bir süre sonra yayımlanacak, sonrasında konser ve etkinlik alanında da büyük sürprizler bekliyor :)


Son olarak, röportajlarımdaki klasik sorumdur, size de sormak isterim. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapardınız?

Şu anki deneyim ve benliğimle 5 yaşındaki Leyan’ın yanına giderdim. Ona dönüşmek istemezdim, sadece ufak bir ziyaret diyelim. :)

Yorumlar